Başkalarını demotive etmemek için önce kendinizi motive edin.
Yazılı olarak ilk defa 1969 yılında Meydan Larousse ansiklopedisinde kullanılan motivasyon kelimesi dilimize Fransızcadan geçmiştir. Türk Dil Kurumu’na göre anlamı isteklendirme, güdülemedir.
Kendinden beklenilen bir işi yapmayan, sorumluluklarını arzu edilen seviyede yerine getirmeyen kişiler için motivasyonu zayıf ya da motivasyonu düşük denir. Bazen de kişi kendinden beklenen bir işi yapmadığında ya da yapamadığında motivasyonum yok der.
İnsanları harekete geçiren temel dürtüler acıdan kaçmak veya hazza ulaşmaktır. Acı ve haz insanın temel ihtiyaçlarıyla bağlantılıdır. İnsanın hayatta kalması için öncelikle beslenmesi ve susuzluğunu gidermesi gerekir. Yiyecek ve suya ulaşan insan dışarıdan gelecek tehlikelerden korunmak için kafasını sokacağı nohut oda bakla sofa bir dam bulmak ve korkmadan, tehdit edilmeden, güven içinde yaşamak ister. Bu ihtiyaçlarını gideremeyen insan acı çeker. Aç, susuz, dışarıdan gelen tehlikelere maruz kalan biri en temel ihtiyaçlarını karşılamadan kendine haz verecek konulara odaklanmaz, odaklanamaz.
Temel ihtiyaçlarını karşılayan insan hazza ulaşmaya yönelir. Bunun için sevmek, sevilmek, bir gruba ait olmak, arkadaşlık etmek, başkaları tarafından kabul edilmek ister. Grubunda başarılı olmak ve prestij kazanmak bir sonraki adımdaki beklentileridir.
İnsana en fazla haz verecek şey ruhunu serbest bırakarak kendini gerçekleştirmek ve kişisel tatmin yaşamaktır. Kişinin yaşam amacına ulaşmak için plan yapma özgürlüğüne erişmesi, kendi hedefleri için yaşama serbestliğini elde etmesi ve kendi istekleri doğrultusunda yaşamaya başlaması kişiyi özgürleştirir.
İş hayatında çoğu zaman iş görenleri motive ederek daha çok satmak, maliyeti düşürmek, daha çok üretmek, vb. hedeflere ulaşmak için prim uygulaması yapılır. Para, önemlidir. Ama iyileştirme etkisi geçicidir. İş görenler ilk defa prim aldıklarında sevinirler. Olağandan fazla para ilk adımda kişiyi motive eder. Ama bir süre sonra prim iş görenler için sıradanlaşır ve hak halini alır. Bunu gören iş veren motive etmek için primi arttırır. İlk önce sonuçlar iyileşir. Ama bir süre sonra ivme azalır. İvme azalınca iş veren iş görenlerin düşük motivasyonu hakkında konuşmaya başlar. Kendi hayatından örnekler vererek kendi başarıyla iş görenlerin başarılarını kıyaslar. Peki bu işe yarar mı? Tabi ki yaramaz.
İş görenler için para önemlidir. Ama her şey değildir. Temel ihtiyaçlarını karşılayıp bir gruba ait olan iş gören paradan çok başarmak ister. Başarılarının görülmesini ister. Takdir edilmek ister. Evine elinde bir teşekkür belgesiyle gitmek ister. Başarılarını ailesiyle paylaşmak ister.
İş gören insanî şartlar altında çalışmak ister. Parasını zamanında almak, yemeğini patronuyla birlikte aynı tencereden yemek ister. İş gören parayı müşkül durumlarında kendini garanti altına almak için biriktirir. Para biriktiremiyorsa iş verenin zor gününde kendisine destek olmasını bekler. Patrondan beklediği ana güvence zor gününde yanında olmasıdır.
Yaşam amacına ulaşmak birçok insan için zordur. Bunun için kişinin kendini geliştirmesi esastır. İş veren iş göreni geliştirdiğinde, eğitimine katkıda bulunduğunda aslında hayat amacına yaklaşmasına destek olur. Hele iş veren bir de iş görenin yaptığı iş ile hayat amacı arasında paralellik kurabilirse elde edilecek sonuçlar mükemmel olur.
Her çalışanın az ya da çok motivasyonu vardır. İş gören işe başladığında motivasyon seviyesi genelde üst düzeydedir. İlk zamanlar çoğu zaman şirkette her şey iyi gider. Ancak sadece para ve prim ile sonuç üretmeye çalışan şirketlerde iş görenler bir süre sonra hem yaptıkları işten hem de şirketten koparlar. Adeta bir süre sonra etkisiz eleman haline gelirler.
Çalışanlarınızın motivasyonlarını kaybederek etkisiz eleman haline gelmesini istemiyorsanız önce kendi enerjinizi yükseltin. Yaptığınız iş ile yaşam amacınızı birbirine uyumlayın. İşe istek ve arzu dolu olarak gidin. Duygular bulaşıcıdır. Duygularınız olumluysa etrafınıza olumlu, olumsuzsa etrafınıza olumsuz duygular saçarsınız. İnsanlar olumlu kişilerle birlikte olmaktan hoşlanır. Olumsuz olanlardan uzak durur. Elinizde sopayla insanları hizaya getirmeye çalışmayın. Ters teper. Arkanızdan bir sürü olumsuz laf yemek istemiyorsanız insanları sopayla hizaya getirme fikrinden bundan uzak durun.
Ekibiniz size göre motivasyonunu kaybetmişse yapacağınız en kolay ve etkili şey ekibinizle birlikte vakit geçirmektir. İş görenlerinizi evliya kulağıyla dinleyin. Dinlerken önyargılarınızı kenara koyun. Kelimelerin arkasındaki manayı anlamaya çalışın. Cevap verirken veya bir hususta görüş belirtirken ses tonunuzu yumuşatın. Yapamayacağınız şeyler için söz vermeyin. Yapabileceklerinizi konuşun. Söz verdiklerinizi derhal yerine getirin.
İş ortamı yaşanır hale getirin. Ortak alanları temiz tutun. Yemekhane, tuvaletler, soyunma-giyinme odalarını mutlaka ama mutlaka çalışanlarınız için çok iyi düzenleyin. Buraları sürekli bizzat görün ve denetleyin, temiz ve tertipli olmasını sağlayın. Bu alanları kullananların temizlemesini beklemeyin. Yemeklerinizi ucuza temin etmek size pahalıya mal olur. Yemeklerinizi yeterli kaloride, lezzetli, servisi temiz ve kaliteli olacak şekilde hazırlayıp dağıtın.
Yukarıdakileri yapmak için kaynak bulmak iş veren olarak sizin görevinizdir. Bunları en iyi şekilde yapmak için yaptığınız iş ile değer yaratmanız gerekir. Değer yaratmanın ilk adımı kar etmektir. Piyasa sizi düşük kara zorladığında sizi bu durumdan kurtaracak, rakiplerinizin önüne geçirecek olanlar çalışanlarınızdır. Bu nedenle iş görenlerinizi kendinizden farklı tutmayın. Bunun için işe alım en uygun elemanları işe almak için kılı kırk yarın. Sizin ve şirketinizin değerlerine uygun kişileri işe alın. Değerleri değerlerinizle paralel kişileri işe aldığınızda kişiler içten yüksek motivasyonla çalışmaya başlar. Yüksek motivasyonu aynı sevide tutmak hatta yukarı çekmek için iş ortamını ve iklimini sürekli geliştirmek, eğitim ve gelişim programlarıyla iş görenlere destek en önemli işlerinizin başında gelir.
Bunun için kendinize deneyimli bir yaşam koçu bulun. Koçunuz ile önce kendi yaşam amacınız üzerinde çalışın. Yaşam amacınızı tespit ettikten sonra işinize yaşam amacınızı birbirine paralel hale getirin. Amacınızla işinizdeki beklentiler paralel hale geldiğinde kendi motivasyonunuz artacak, yapmanız gereken işleri arzu ve sonsuz bir istekle ele almaya başlayacaksınız.
Sonuç olarak; insanlar ya acıdan kaçar ya da hazza ulaşmaya çalışır. Haz arayışı yeme, içme ve güvenlik ihtiyaçları giderildikten sonra başlar. Hazzı arayan insanlar kendini gerçekleştirme yolculuğuna çıkar. Bu yolda ilerlerken bir gruba ait olmak, başarmak, başkaları tarafından görülmek, saygı görmek çok önemli aşamalardır. İnsan bunları hissettiğinde motive olur ve yolunda arzuyla ilerler. İş görenlerin motivasyonu için para önemlidir ama her şey değildir. Daha iyi sonuçlar için önce kendi hayat amacınızla şirketinizin amaçlarını paralel hale getirin. Daha sonra çalışanlarınızın hayalleriyle şirketinizin yani bir başka deyişle kendi hayallerinizi uyumlandırın. İş görenleriniz için saygı ve güven dolu bir iklim geliştirin ve bunu koruyun. Böylece motive olmalarını değil demotive olmamalarını sağlayın.
Ayhan Dayoğlu
01.12.2019